%70
İndirim
  • YARIM ALTIN
    14.343,00
    % -0,21
  • AMERIKAN DOLARI
    40,6885
    % 0,06
  • € EURO
    47,0654
    % -0,05
  • £ POUND
    54,1197
    % 0,14
  • ¥ YUAN
    5,6633
    % 0,00
  • РУБ RUBLE
    0,5100
    % -0,27
  • BITCOIN/TL
    4646661,629
    % -0,23
  • BIST 100
    10.882,73
    % 0,27

52 yıl önce kurulan markanın hedefi: Sessiz lüks ile yurt dışında büyüyeceğiz

52 yıl önce kurulan markanın hedefi: Sessiz lüks ile yurt dışında büyüyeceğiz

Günümüzde logolarla değil, kaliteyle konuşan markaların yükselişine tanık oluyoruz. “Sessiz lüks” olarak tanımlanan bu yeni anlayış; gösterişten uzak, yüksek kaliteli malzeme ve işçiliğe sahip, sade ama karakter sahibi tasarımlarla öne çıkıyor. Bu yaklaşım yıllardır gerçek dericilik kültürünü ürünlerine yansıtan Desa için önemli bir fırsat alanı yaratıyor. Dünyaca ünlü Prada, Miu Miu, Bulgari, Burberry gibi markalara da üretimi yapan Desa’nın CEO’su Burak Çelet, sessiz lüks trendinin kendileri için yeni fırsat pencereleri açacağını söylüyor.

Ekonomist’in 20 Temmuz – 02 Ağustos 2025 tarihli sayısından
Düzce ve Çorlu’nun yanı sıra İtalya’da üretim tesisi kuran şirketin bugün satışlarının yüzde 26’sının yurt dışına olduğunu kaydeden Çelet, hedeflerinin bu rakamı yüzde 50’ye taşımak olduğunu söylüyor. Markanın satışlarında yurt dışının payını yüzde 50’ye taşımayı hedeflediklerini kaydeden Desa CEO’su Burak Çelet ile 52 yıl önce kurulan markanın büyüme planlarını konuştuk. “Amerikalı markaların ilgisi arttı” “Amerika’nın vergi konusunda Asya’daki üreticilere vergi gündemi üretim taleplerini Türkiye’ye taşımalarına neden oldu. Hatta iki yıl önce Amerikalı lüks bir marka ile görüşmelerimiz sonuçlanmadan bitmişti. Tekrar arayıp fiyat istediler. Doğu Asya ülkelerine getirilen vergiler Türkiye’ye ilgiyi büyütebilir. Hatta Amerikalı portföy yöneticilerinden de talepler alıyoruz. Ben bu ilgiyi ek vergilere bağlıyorum.”Öncelikle Trump’ın gelişiyle birlikte ek vergilerle tekstil sektöründe önemli değişim yaşanıyor. İç pazarda da ciddi sıkıntılar var. Bunun size yansımaları ne oldu? Yolculuğumuz 52 yıl önce imalatçı ve ihracatçı kimliğiyle başladı. Zamanla mağazalaşarak perakende tarafında da büyüdük. Elbette hem sanayici hem perakendeci olmak kolay değil. Bir yanda marka yönetimi, müşteri deneyimi ve perakende dinamikleriyle ilgileniyorsunuz; diğer yanda üretim süreçleri, verimlilik, kalite ve maliyet yönetimi gibi tamamen farklı öncelikler söz konusu. Türkiye gibi ekonomik açıdan oldukça dalgalı ve öngörülmesi zor bir piyasada bu iki tarafı dengede tutmak ciddi bir esneklik ve stratejik bakış açısı gerektiriyor. Bu çok katmanlı yapı, bizi hem üretim kalitemizi artırmaya hem de global pazarlarda daha güçlü bir konum elde etmeye yönelik stratejik yatırımlar yapmaya itti. Ne gibi stratajik yatırımlar? Global arenadaki konumumuzu güçlendirmek adına attığımız en stratejik adımlardan biri, İtalya’nın Toskana bölgesine yaptığımız yatırımdı. Bu tesis, sadece Avrupa pazarında değil, dünya moda sahnesinde de Desa’nın adını daha güçlü bir şekilde konumlandırmamıza olanak sağladı. Bugün dünyanın önde gelen lüks marka gruplarıyla doğrudan iş ortaklıkları yürütüyoruz ve üretim kalitemizi uluslararası standartların da ötesine taşıyoruz. İtalya tesisinin üretim gücünüze etkisi ne oldu? İstikrarlı, sürdürülebilir bir iş modeline doğru evrilmek üzere İtalya yatırımını yaptık. Daha katma değerli bir ihracat yapıyoruz. Üretim gücümüzle perakende vizyonumuzu entegre ederek, hem yerel hem de globalde sürdürülebilir ve rekabetçi bir büyüme modeli oluşturmak üzere çalışıyoruz. Bugün çalıştığımız dünyaca ünlü markaların bir bölümü üretim süreçlerini tamamen Türkiye’de konumlandırırken, bir kısmı tüm üretimlerini İtalya’da gerçekleştiriyor. Bazı markalar ise ürünlerini önce Türkiye’de yarı mamul hâlde üretip, kalan süreci İtalya’da tamamlayarak tedariklerini bu hibrit model üzerinden bizden sağlıyor. Evett, başarı hikâyemizi yalnızca üretim gücümüzle değil, insana yaptığımız yatırımla da büyütüyoruz. 20 yıl önce Düzce fabrikamızda çırak olarak işe başlayan 14 çalışma arkadaşımızın bugün İtalya’da İtalyan zanaatkârlara deri çanta üretimini öğretiyor olması, bu yaklaşımın en somut göstergesidir. Bu başarı, Desa’nın yalnızca ürünlerinde değil, insan kaynağında da kaliteyi, sürekliliği ve gelişimi esas aldığının güçlü bir kanıtı. Bu süreçte üretimdeki bu yaklaşımın yanı sıra yaşanan pahalılıkla tüketici talep ve trendleri nasıl şekillendi? Günümüzde logolarla değil, kaliteyle konuşan markaların yükselişine tanık oluyoruz ve bu sessiz lüks olarak tanımlanan yeni anlayış Desa için önemli bir fırsat alanı yaratıyor. Özellikle Türkiye’deki tüketicinin tercihleri de bu yönde evriliyor. Artık daha bilinçli ve seçici davranıyor, fiyat/performans dengesine odaklanıyor ve uzun ömürlü, kaliteli ürünleri tercih ediyor.

Kampanya dönemleri ise karar alma süreçlerinde her geçen gün daha belirleyici hale geliyor. Bir diğer dikkat çekici trend ise, yerli tüketicinin yurt dışı alışverişine olan ilgisinin artması. Güncel raporlara göre, Türk tüketiciler şu anda Avrupa’da en çok alışveriş yapan ikinci grup konumunda. 2025 yılında da bu eğilimin süreceğini öngörüyoruz. Bu veriler ışığında, hem yurt içinde hem de yurt dışında sessiz lüks çizgisini temsil eden, kaliteli ve zamansız ürünleri ön plana çıkaran bir iletişim diliyle farklılaşmak mümkün. Hedefimiz; daralan pazarlarda daha görünür olarak, pastadaki payımızı artırmak ve sürdürülebilir büyüme ivmemizi korumaktır. Geleceğe yönelik büyüme stratejimiz, inovasyon, globalleşme ve insan kaynağı gelişimini merkeze alarak; hem yerel hem de uluslararası pazarda rekabetçi avantajımızı daha da güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Şirketin 2025 yılında yurt dışı satış ve büyüme hedefinden söz eder misiniz? Geçen yıl 3 milyar TL ciro ile kapatan şirketimiz, bu yıl da çift haneli büyüyecektir. Şu anda toplam satışlarımızın yüzde 74’ü iç piyasaya, yüzde 26’sı ise ihracata yönelik gerçekleşiyor. Oysa pandemi öncesinde bu denge yüzde 50-50 seviyesindeydi.

2022 yılında yüzde 68- 32, 2023 yılında ise yüzde 66- 34 oranlarıyla iç piyasa lehine belirgin bir kayma yaşandı. Orta vadede hedefimiz, bu dengeyi yeniden ihracat lehine güçlendirmek ve yüzde 50- 50 seviyesine taşımak. Bu hedef doğrultusunda, ihracat kanallarımızı çeşitlendiren ve iç piyasa dalgalanmalarına karşı daha dirençli hâle gelen bir iş modeli üzerine çalışıyoruz. Türkiye’nin kilogram başına değeri 1,2 dolar ilen deri sektörünün 12-16 dolar seviyelerinde, Desa’nın ise 116 dolar civarında bir kilogram başına ihracat değeri var. Katma değerli ihracat değerini büyütmek üzere çalışıyoruz. İlk mağazasını 1973 yılında Erenköy’de açan Desa’nın kurucusu Melih Çelet (sağda), icra görevini oğlu Burak Çelet’e devretmiş olsa da şirketin Halkalı’daki merkezine hala her gün gidiyor. Üçüncü jenerasyon da hazırlanıyor Bundan yarım asır önce Melih Çelet tarafından kurulan ve 2004 yılında halka arz edilerek önemli bir kurumsallaşma adımı atan Desa’nın yüzde 86’sı Çelet ailesinde. Geçen süreçte hisse fiyatlarının geri çekilmesiyle alım yapan ve 2025 yılı için bir geri alım programı açıklamayı düşünmediklerini söyleyen Burak Çelet, şirketin SPK mevzuatına tabi bir şekilde kurumsal hayatına devam etmesinin önemli olduğunu aktarıyor. Şirketin hisselerini halka arz ederken kurumsallaşmanın en önemli motivasyon olduğunu kaydeden Çelet, aileden üç kişinin çalıştığı şirketin daha sürdürülebilir kurumsal yönetim ilkeleriyle çalıştığını belirtiyor. Üçüncü jenerasyonu da işe hazırladıklarını kaydeden Çelet, hedeflerinin kurumsal ve sürdürülebilir bir yaklaşımla gelecek 50 yılda da başarıyla büyüyen bir şirket olduğunu anlatıyor.