Nurdoğan A. ERGÜN nurdogan.arslan@dunya.com
Koruma önlemlerine rağmen, başta hazır giyim ve konfeksiyon yan sanayi sektörleri olmak üzere artan ithalata karşı, üreticiler seslerini yükseltmeye başladı. Özellikle ayakkabı, kadın giyim, fermuar, tela gibi ürün gruplarında ithalat artışı yüzde 55 ile 70 arasında bir baskı yaratıyor. Üreticiler, yerli sanayinin ithal ürünler karşısında korunması için acil önlem çağrısı yaparken Konfeksiyon Yan Sanayicileri Derneği (KYSD) Başkanı Murat Özpehlivan, ABD Başkanı Donald Trump’ın getirdiği korumacı politikaları Türkiye’nin de gündemine alması gerektiğini vurguladı. Özpehlivan, “Türkiye’deki hazır giyim ihracatına on yıllardır çok büyük katkılar sunan konfeksiyon yan sanayi sektörünün geleceğe taşınabilmesi adına bu haksız ithalatın gerçek değerine çekilmesi gerekiyor. Trump sonrası ABD’nin bir gecede koyduğu ithalat vergilerini dikkate almalı ve üretimi, sanayiyi, istihdamı önceliklendirmeliyiz” dedi. Bilindiği gibi ABD Başkanı Donald Trump, göreve gelir gelmez yerel üretimi destekleme gerekçesiyle başta Çin olmak üzere birçok ülkeye ek gümrük vergileri getirdi. Trump, özellikle çelik, alüminyum ve otomobillere uygulanan tarifelerde yüzde 25’leri bulan ek vergi getirdi. ABD’nin bu uygulama sonrasında şu ana kadar 100 milyar dolar gümrük vergisi elde ettiği açıklanırken, rakamın 2025 sonuna kadar 300 milyar dolara çıkabileceği belirtildi.
Referans fiyat uygulaması yetersiz kalıyor
Yan sanayinin tüm kalemlerinde ithalatta haksız rekabet sorunu yaşandığını dile getiren Özpehlivan, “Fermuar, dar dokuma, cırt bant, çıtçıt, plastik ve polyester düğmeler, tela ve metal aksesuar alt kalemlerimizin tamamı düşük beyan edilerek ülkemize sokulan ithalattan olumsuz yönde etkileniyor. Kısa vadede referans fiyat uygulamasıyla bu soruna kısmen neşter vurabilmemiz mümkün ancak uzun vadede mutlaka anti damping uygulamalarını hayata geçirmemiz gerekiyor. Hazır giyim imalatının iç ve dış pazardaki azalan talebini sektörümüz adına sübvanse etmek ancak ithalattaki haksız rekabeti önleyerek alternatif bir talep oluşturmamızla mümkün” dedi. Ayrıca burada kamunun da çok büyük bir vergi kaybı yaşadığını anlatan Murat Özpehlivan, “Değerinden düşük beyan edilerek ülkemize ithal edilen bu ürünlerin birçoğu ne yazık ki kayıt dışı piyasalarda satılıyor ve burada ikinci bir vergi kaybı unsuru daha ortaya çıkıyor. Azalan talebi telafi etmek ve firmalarımızın geçmekte oldukları bu zorlu süreci en az hasarla atlatabilmek adına Ticaret Bakanlığı’nın referans fiyat konusunda ortaya koyduğumuz talepleri ivedilikle hayata geçirmesi hayati önem taşıyor. Bu süreçlerde yaşanacak en ufak bir zamanlama zafiyeti hem konfeksiyon yan sanayi üreticilerinde hem de istihdam ve ihracat kalemlerimizde çok büyük sorunlar oluşturacak” vurgusu yaptı.
“Konkordato ve iflaslar artabilir”
Hem iç hem de dış pazarlarda yaşanan talep daralmasının, ithalatın yarattığı baskıyı daha da artırdığını ifade eden Özpehlivan’a göre, ithalatta artış olmasa bile mevcut durum, talebi azalan hazır giyim sektörü için büyük bir sorun teşkil ediyor. Acil önlemler alınmaması halinde ‘büyük bir kriz’ tehlikesine dikkat çeken Özpehlivan, aksi halde bu durumun ‘kapanan köklü firmalar, işsiz kalan yığınlar, konkordato ve iflaslar’ olarak geri döneceğini söyledi. Özpehlivan, “Artık oyalanacak, bekleyecek vakit kalmadı. Tüm sanayi kollarının yaşadığı sorunlar ortak, çözümleri net. Bu konuda ivedilikle hareket etmezsek yıllarca ülkemize hizmet eden kıymetli sektörleri kaybetmemiz kaçınılmaz” ifadelerini kullandı.
“Sadece bugün değil geleceğin sanayisi zarar görüyor”
“Baskılanan kurlarla daha cazip hale gelen ithal ürünler talep daralması yüzünden iş ve pazar kaybeden üreticilerimizin belini kırıyor” diyen KYSD Başkanı Özpehlivan, şunları söyledi: “Bugün ne yazık ki sanayicilerimiz, düşen siparişler, artan maliyetler, faizin getirdiği finansal yük, ihracatta rekabet edememe, konkordatoların kilitlediği alacakları yüzünden işlerini sürdüremez hale geldi. Bugüne kadar dış pazarlarda güven inşa ederek büyüyen bir sektörüz. Ancak geldiğimiz noktada, sadece üretmek yetmiyor. Bu üretimin rekabetçi olması, sürdürülebilir olması gerekiyor. Türkiye, üretim zincirinin her halkasını korumak ve güçlendirmek zorunda. Aksi halde yalnızca bugünün değil, geleceğin sanayi altyapısı da zarar görecek.”
“Mısır’a kayan üretim 150 milyon doları aştı”
Maliyet artışlarından en çok etkilenen alanların başında ise işçilik maliyetleri geliyor. 2025 itibariyle Türkiye’de net asgari ücret yaklaşık 556 dolar iken, aynı dönemde Bangladeş’te 113 dolar, Mısır’da 120 dolar, Fas’ta 280 dolar, Özbekistan’da 160 dolar ve Vietnam’da 170 dolar seviyelerinde. Bu durum da küresel markaların üretimlerini Mısır, Fas, Tunus ve Özbekistan gibi daha uygun koşullar sunan ülkelere kaydırmasına neden oluyor. Ayrıca son 1.5 yıldır Türk hazır giyim sektörünün de Mısır yatırımlarının arttığı dikkat çekiyor. Sadece son bir yıl içinde Mısır’a kayan hazır giyim üretim kapasitesinin en az 150 milyon doları aştığı tahmin ediliyor. Murat Özpehlivan’a göre, bu üretim kayması, konfeksiyon yan sanayisi açısından çifte kayıplar anlamına geliyor. Özpehlivan, “Hem iç pazardaki müşterilerimizi kaybediyoruz hem de üreticilerimiz rekabet gücünü yitiriyor. Kredi faizleri de yüzde 60’a dayandı. Üretimi finanse etmek imkansız hale geldi” dedi.
Murat Özpehlivan’a göre temel sorun haksız rekabet
Hem iç hem de dış pazarlarda yaşanan genel talep daralması, ithalatın yarattığı baskıyı daha da ağırlaştırıyor. Özellikle Uzakdoğu menşeli ürünlerin ülkeye değerinin altında (düşük beyanla) sokulması, yerli üretici için haksız rekabet ortamı yaratıyor. Bu durum; fermuar, dar dokuma, cırt bant, çıtçıt, plastik ve polyester düğmeler, tela ve metal aksesuar gibi tüm konfeksiyon yan sanayi alt kalemlerini olumsuz etkiliyor. Ürünlerin gümrükte değerinden düşük gösterilmesi, devletin önemli bir vergi kaybına uğramasına neden oluyor. Bu ürünlerin büyük bir kısmının kayıt dışı piyasalarda satılmasıyla ikinci bir vergi kaybı daha yaşanıyor.
Fermuarda 3 dolarlık anti-damping
Konfeksiyon yan sanayi ürünleri için Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanmış, her ürünün (düğme, fermuar, tela gibi) birim fiyatını gösteren tek bir referans fiyat listesi bulunmuyor. Özellikle Çin menşeli fermuarlar için uzun yıllardır uygulanan bir anti-damping vergisi bulunuyor. Bu önlem, yerli üreticileri dampingli ithalatın zararlı etkilerinden korumak amacıyla yıllardır çeşitli nihai gözden geçirme soruşturmalarıyla güncelleniyor. Uygulanan anti-damping vergi oranı, fermuarın tipine göre ayrılırken, GTİP 9607.11 kodlu dişleri adi metallerden olan ve GTİP 9607.19 kodlu plastik fermuarlar için kg başına 3 dolar uygulanıyor.
Metal çıtçıtta gözetim uygulanmıyor
Cırt bantlar (kanca ve halkalı şeritler) için uzun yıllardır uygulanan anti-damping vergileri artık uygulanmıyor. 2019 öncesinde özellikle Çin ve Tayvan menşeli cırt bant ithalatına yönelik, kg başına 3.86 dolarlık anti-damping uygulanıyordu. Çin menşeili tela benzeri dokusuz yüzeylere de 1.90 dolar gibi anti-damping vergisi uygulanıyor. Doğrudan tela veya astar kumaşa uygulanmasa da bu ürünlerin imalatında kullanılan temel hammaddelere yönelik anti-damping vergileri bulunmuyor. Plastik/polyester düğme ve metal malzemeden üretilen çıtçıtlarda da halihazırda gözetim uygulanmıyor.
Üreticinin acil çözüm talepleri
Kısa vadede: Ticaret Bakanlığı’nın, ithal ürünler için asgari bir kıymet belirlemesini sağlayacak referans fiyat uygulamasını ivedilikle hayata geçirmesi
Döviz kurunun enflasyonla uyumlu düzeye çıkarılması
İşçilik maliyet yükünün hafifletilmesi ve Sanayiciye erişilebilir faiz oranlarıyla Kredi Garanti Fonu (KGF) başta olmak üzere kredi sağlanması
Uzun vade: Haksız rekabeti kalıcı olarak önlemek için mutlaka anti-damping uygulamalarının başlatılması
