Jülide YİĞİTTÜRK GÜRDAMAR
2024’te yeniden ivme kazanan sendikasyon piyasasında Türk bankalarının rüzgârı, 2025’te de hız kesmeden sürüyor. Yılın ilk yedi ayında bankalar yaklaşık 9 milyar dolarlık sendikasyon borçlanması yaptı. Sadece sendikasyon değil, eurobond kanalı da hareketliydi: yıl ortasına kadar toplamda 10,7 milyar dolarlık eurobond ihracı, ayrıca reel sektörden gelen 2 milyar dolarlık tahvil ihracıyla birlikte, dış kaynak girişi 20 milyar doları buldu. Türk bankalarının sendikasyon yenileme oranları yüzde 120’lere gelirken, vadeler ise 734 güne kadar uzadı. Bu güçlü performansın arkasında ise bir dizi destekleyici unsur yer alıyor: Merkez Bankası’nın zamanlaması doğru sıkılaşma adımlarıyla yarattığı güven ortamı, rezervlerdeki artış, CDS’te yaşanan sert düşüş, sürdürülen ortodoks politikalar, artan uluslararası yatırımcı ilgisi ve küresel çapta yaklaşan faiz indirim döngüsünün beklentisi. Tüm bu faktörler, bankaların hem daha düşük maliyetlerle hem de daha uzun vadelerde kaynak bulmasını sağladı. Bu arada sendikasyonlar artık sadece dış ticaretin finansmanı için değil; sürdürülebilirlik odaklı sosyal ve çevresel projelerin finansmanı için de kritik bir rol oynuyor.
Maliyetler düştü, vade dilimleri çeşitlendi
Tüm bu gelişmelerin arka planında ise Türkiye’nin küresel finans sistemiyle yeniden kurduğu bağlar yatıyor. Risk priminin 900 baz puanlardan 275 puana kadar gerilemesi, eurobond ve sendikasyon maliyetlerinde 10 yılın en iyi seviyelerine ulaşılmasını sağladı. Bankalar, sendikasyon kredilerini 2024’e göre daha düşük maliyetle ve daha uzun vadeli olarak yenileyebildi. 2024’te SOFR+250 ve Euribor+225 baz puan olan sendikasyon maliyetleri, 2025’te SOFR+175 ve Euribor+150 baz puan seviyelerine geriledi. Vadeler 734 günden 1100 güne kadar uzarken, bazı bankalar ilk kez 3 yıla varan sendikasyon kredilerine yöneldi. Böylece bankalar vade dilimlerinde de çeşitlenmeye gitti.
Şirketlerin döviz kredi kullanımı da etkili
Bu yıl sağlanan kaynakların önemli bölümü döviz likiditesinin artırılması ve yüksek TL faizleri nedeniyle artan döviz kredi talebini karşılamak amacıyla kullanıldı. Bankacılık uzmanları, yabancıların Türkiye’deki swap stokunun 36 milyar dolara ulaştığını belirterek, “Faiz indirimleriyle birlikte tahvil fiyatlarındaki hareketlilik, yatırımcılara kısa vadeli fırsatlar sundu. Bankalar sendikasyon ve eurobond ihracı yoluyla döviz girişi sağlarken, menkul kıymetleri teminat olarak göstererek repo işlemleri gerçekleştirdi. İç piyasada TL faizlerinin yüksekliği nedeniyle firmalar döviz kredi kullanımına yöneliyor, bu da bankaları döviz fonlaması arayışına itiyor” görüşünde bulunuyor. Bu dönemde sendikasyon kredilerine sadece bankalar değil, reel sektör ve kamu kurumları da ilgi gösterdi. Tüpraş, stratejik dönüşüm planı kapsamındaki yatırımlarını finanse etmek için 500 milyon dolarlık, çevresel kriterlerle uyumlu sürdürülebilirlik bağlantılı sendikasyon kredisi sağladı. Türk Eximbank, Mayıs 2025’te tarihteki en büyük anlaşmasına imza atarak 1 milyar dolarlık sendikasyon kredisi temin etti. Türkiye Varlık Fonu (TVF) ise Mart 2025’te 12 ülkeden 20 bankanın katılımıyla 837 milyon euro + 285 milyon dolar tutarında iki yıl vadeli sendikasyon kredisi kullandı.
Küreseldeki senaryo tarihi fırsat penceresi olabilir
Bu dönemde faiz indirim beklentileriyle küresel piyasalarda sermaye gelişmekte olan ülkelere yönelirken, Türkiye ekonomisine yönelik artan güven ve sürdürülen ortodoks politikalar sayesinde bankaların sendikasyona erişimi geçmiş yıllara kıyasla hem kolaylaştı hem çeşitlendi. Küresel cephede 2026’ya dair beklentiler ise Türk bankaları için daha da olumlu bir zemin hazırlıyor. Ekonomistler, önümüzdeki seneye yönelik şunları söylüyor: “Fed Başkanı’nın değişimiyle birlikte 2026’da ABD’nin para politikasında paradigma değişikliği bekleniyor. Kampanya sürecinde öne çıkan “zayıf dolar” söyleminin gerçeğe dönüşmesi, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için finansman ortamını belirgin şekilde iyileştirebilir. Avrupa Merkez Bankası’nın da benzer bir yola girmesi, 2026’nın ikinci yarısında küresel faizlerin sıfıra yaklaşabileceği bir ortam yaratıyor. Bu senaryo, Türk bankacılık sektörü için tarihi bir fırsat penceresi olabilir. Çünkü yatırımcılar getiri arayışı içinde daha yüksek faiz sunan gelişmekte olan ülkelere yöneliyor. Düşük CDS ve sürdürülen ekonomi politikaları sayesinde bu fırsattan yararlanmaya en yakın ülkeler arasında gösteriliyor. 2025 sonunda politika faizi 35 civarında kalsa dahi, bu oran carry trade yatırımcıları için gelişmekte olan ülkeler arasında hâlâ cazip bir getiri sunuyor. Dolayısıyla 2026’ya yaklaşırken, Türk bankalarının sendikasyon piyasasındaki performansının hem hacim hem çeşitlilik açısından daha da artması bekleniyor.”
Faiz indirim döngüsü erişimi artıracak
Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Aydın Güler, konuyla ilgili DÜNYA’ya yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Türk bankaları, 2025 yılının ilk yarısında dünyanın pek çok ülkesindeki yabancı muhabir bankalarla olan ilişkileri sayesinde, hiçbir yenileme sorunu yaşamadı ve sendikasyon kredilerini %120’nin üzerinde bir yenileme oranıyla yaklaşık 8,8 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleştirdi. Gelen bu güçlü talebi, uluslararası yatırımcıların Türk bankacılık sektörüne ve Türkiye ekonomisine duyduğu güvenin önemli bir göstergesi olarak görmek mümkün. Pek çoğu sürdürülebilirlik temelli olan bu kredi anlaşmalarıyla hem reel sektörün dış ticaret finansmanına katkı sağlanıyor hem de ülke ekonomisine uzun vadeli destek sunuluyor. Biz de Garanti BBVA olarak, 2020 yılında, dünyada bir banka tarafından alınan ilk sürdürülebilirlik kriterlerine endeksli yeşil sendikasyon kredisini gerçekleştirerek sektörümüze öncülük ettik. Bu yapının sektörde benimsenmesi ve Türkiye piyasasında yeni bir bakış açısı oluşturması bizim için ayrı bir gurur kaynağı. Önceki yıllarda genellikle 367 gün vadeli olarak yenilenen sendikasyon işlemlerine, 2024 ve özellikle 2025’te pek çok banka 2 ve 3 yıllık vade opsiyonlarını da ekledi. 2024 ilk yarısında maliyetler SOFR+250 bps ve Euribor+225 bps düzeyindeyken, 2025’te bu oranlar sırasıyla SOFR+175 bps ve Euribor+150 bps seviyelerine geriledi. Bu gelişmeler, yabancı bankaların Türkiye’ye duyduğu güvenin altını bir kere daha çiziyor. Sendikasyon kredileri ağırlıklı olarak dış ticaretin finansmanında kullanılıyor. Sürdürülebilirlik kriterlerini bu işlemlere entegre eden bankalar ise fonlamayı kendi belirledikleri çevresel ve sosyal hedeflere uygun alanlarda kullandırıyor ve bu sayede hem dış ticarete hem de iklim değişikliğiyle mücadele ve kapsayıcı büyüme hedeflerine destek verilebiliyor. Türkiye’nin uyguladığı ekonomi politikaları ve reformlar, uluslararası finans çevrelerinde olumlu karşılık buldu. Bu sayede bankalar ve kurumsal firmalar dış borçlanmada artan bir yabancı yatırımcı ilgisi söz konusu. Kredi notlarındaki iyileşmeler ve yatırımcı güvenindeki artış, haliyle Türkiye’nin uluslararası finans piyasalarındaki konumunu güçlendiriyor. 2026 yılında beklenen küresel faiz indirim döngüsüyle birlikte, Türkiye’nin istikrarlı ekonomi politikaları ve bankacılık sektörünün sağlam sermaye yapısı sayesinde, sendikasyon kredilerine olan erişimin artarak devam etmesini bekliyoruz. Her ne kadar jeopolitik ve küresel belirsizlikler etkili olmaya devam etse de, Türkiye’nin izlediği ekonomik rota yatırımcılar nezdinde pozitif bir ayrışma yaratıyor.”
Sendikasyon işlemleri sosyal ve çevresel etki yarattı
Yapı Kredi Bankası yetkililerinin yaptığı değerlendirmede, “2024 yılında sendikasyon piyasasında yakalanan olumlu ivme, 2025’in ilk yarısında da artarak devam etti. Küresel piyasalarda faizlerdeki kademeli normalleşme ve yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere yönelik artan risk iştahı, Türk bankalarının sendikasyon piyasasındaki görünümünü belirgin biçimde güçlendirdi. Bu süreçte bankalar, daha düşük maliyetle, daha uzun vadeli ve daha yüksek katılımlı sendikasyon işlemleri gerçekleştirme imkânı buldu. Özellikle sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredileri, bu yıl da öne çıkmaya devam etti. Bankaların çevresel ve toplumsal etki odaklı projeleri finanse etme taahhüdü, uluslararası bankalar nezdinde güçlü bir karşılık buldu. Bu durum, yalnızca fonlama erişimini artırmakla kalmadı; aynı zamanda Türk bankacılık sektörünün küresel sürdürülebilirlik standartlarıyla entegrasyonunu da hızlandırdı. Ortaya çıkan tablo, Türkiye’ye duyulan güvenin ve Türk bankacılık sektörünün küresel finans sistemiyle kurduğu güçlü ilişkinin bir göstergesi. Yapı Kredi, bu eğilime paralel biçimde uluslararası piyasalardan uygun maliyetli kaynak temin ederek müşterileri için finansal kaynaklarını çeşitlendirmeye devam etti. Sendikasyon piyasasında 2025 yılının ilk yarısında yaşanan olumlu gelişmeler yalnızca hacimle sınırlı kalmadı; maliyet ve vade tarafında da bankalar açısından avantajlı bir tablo ortaya çıktı. Sendikasyon kredilerinin kullanım alanları da yıl içinde daha stratejik bir çerçevede şekillendi. Bankalar bu kaynakları ağırlıklı olarak dış ticaretin finansmanı, ihracatın desteklenmesi ve reel sektöre yönelik yatırım projelerinde kullandı. Bununla birlikte, sürdürülebilirlik odaklı projeler bu yıl daha fazla ön plana çıktı. Yenilenebilir enerji yatırımları, çevre dostu projeler, kadın girişimciliğinin desteklenmesi ve dijital dönüşüm gibi alanlar sendikasyon kredilerinin yöneldiği başlıca alanlar arasında yer aldı. Bu kapsamda, gerçekleştirilen her bir sendikasyon işlemi, sosyal ve çevresel etki yaratma hedefiyle de bütünleşik bir anlayışla kurgulandı. Yapı Kredi olarak uluslararası piyasalardaki etkinliğimizi 2025 yılında da sürdürdük. 2025 yılında sağladığımız 1,2 milyar dolarlık sürdürülebilirlik sendikasyon kredisi, tarihinin en yüksek katılımcı sayısına sahip işlem olarak, uluslararası arenada Yapı Kredi’ye ve ülkemize duyulan güvenin altını bir kez daha çizdi. Ayrıca, Bankanın Sürdürülebilir Finans Çerçevesi kapsamında kullandırdığı bu sendikasyon kredisi, Yapı Kredi’nin uzun vadeli değer yaratma vizyonu da ortaya koyuyor. Bu sayede Banka, sosyal ve yeşil kategoriler altında uygun sektörleri desteklemeye ve toplum için değer yaratmaya devam ediyor” ifadelerine yer verildi.
